Site Meter Fotoğraf Teknikleri: Temmuz 2007

Konu fark etmez

21 Temmuz 2007 Cumartesi

Ağacın altına konmuş birkaç boş çay bardağının fotoğrafını çekmek neden Ayasofya'yı görüntülemekten daha fazla zevk versin diye sormak kesinlikle saçma olmaz. Benim cevabım ise oldukça basit bir neden: an'lık farklılıkları yakalama istediği. İlkinde aslında fotoğraflanacak bir şey yok gibi gelse de, kendine has görsel ve kültürel pek çok malzeme bir arada bulunmakta, bunu fark edip kendi görüşünüzü katarak o anın bir görüntüsünü elde etmek sonuçta oldukça heyecan verici bir duygu.

Gönderen Arman Memil zaman: 18:31 2 yorum  

Bakış açısı

İyi bir bakış elde etmenin en kolay yolu her zaman konuyu önce kafamızda canlandırarak, gerekenden fazlasını katmadan etkiyi de eksik bırakmadan olmasını istediğimiz fotoğrafı çekmeye uğraşmaktır. Özellikle başlangıçta her zaman aklınızda canlandırdığımız görüntüyü elde edemeyebilirsiniz ancak konuyu ayırt etmeye başladığınız andan itibaren kendinize özgü bakışınızı kazanmaya da başlarsınız. Bu bakış sizin seçiminizdir, sizin görüşünüzdür, fotoğraf kadrajınızdır.

Kısaca bu artık sizin fotoğraf bakışınızdır. Aynı konu ile ilgi her bir fotoğrafçının kendine has bakışı, farklı bir anlatımı, farklı bir yaklaşımı vardır. Bu nedenle başta fotoğrafçılıkta isim yapmış üstadların olmak üzere mümkün olduğunca çok fotoğraf incelemenin ve benzerlerini çekmeye çalışmanın da bu bakışı yakalamayı öğrenmek yolunda oldukça faydası vardır. Beğendiğiniz fotoğrafların benzerlerini çekmeye çalışın ve kendi üslubunuzu katarak kendi bakışınızı ortaya koyun. Çalışmaya başladıktan sonra kendinizdeki ilerlemeyi fark edeceksiniz.

Gönderen Arman Memil zaman: 18:30 0 yorum  

Fotoğraf Çekerken

Fotoğraflarınızı çekerken unutmamanız gereken bir konu da kadrajınızın sınırlarıdır. O sınırlardan içeriye beklenmedik umulmadık konular girebilir, bunu çekim sırasında fark edemezsiniz. Baskınızı aldığınızda sağda solda yarım kesilmiş bazı görüntülerin varlığı sizi mutsuz eder. Bunun olmaması için kadrajınızı etrafı istenmeyen konulardan uzak kalacak şekilde ayarlayın. Hiçbir şeyin girmeyeceğinden emin olun, özellikle çalışma aşamasının başında iseniz ve çekeceğiniz konuda vaktiniz yeterli ise kadrajınızın kenarlarını birkaç kez kontrol edin.

Gönderen Arman Memil zaman: 18:28 0 yorum  

Işık Kelvin Değerleri

20 Temmuz 2007 Cuma

1500 k - Mum ışığı
2680 k - 40 W ampul
3000 k - 200 W ampul
3200 k - güneş doğusu ve batışı
3400 k - Tungsten lamba
3400 k - gün batımı ve doğusundan 1 saat öncesi
5000-4500 k - Xenon lamba
5500 k - Öğle vakti güneşli gün
5500-5600 k - Flaş
6500-7500 k - Açık, parlak gökyüzü
9000-12000 k - Mavi gökyüzü

Gönderen Arman Memil zaman: 05:14 0 yorum  

Fotoğraf Makinası Nasıl Tutulur?

Fotoğraf makinasını aldıktan sonra ilk işimiz onun taşınması ve nasıl tutulması gerektiğini öğrenmeliyiz. Öncelikle iyi bir çanta alınmalı. Çantanın nasıl olması gerektiği yardımcı araçlar bölümünde açıklanacaktır. Burada çekim süresince 35mm SLR fotograf makinasının nasıl taşınması ve nasıl tutulması üzerinde duracağız.

Fotograf makinası boyuna asılı olarak göbek seviyesinde taşınmalıdır. Burada durması makinanın sağa sola çarpmasını engeldiği gibi çok kısa sürede çekim pozisyonu almayıda kolaylaştıracaktır. Ellerin boş olması doğa'da ihtiyacınız olan dengeyi sağlayacaktır.





Çekim anında öncelikle sol el avuç içi yukarı bakacak ve öne doğru açılırarak makina denge noktası avuç içine tam oturtulmalıdır. Parmakları çok sıkmadan hafif bir şekilde kavramalı. Sağ elimizlede makinanın sağ tarafını kavradıktan sonra çekeceğimiz konuya doğru yönlenmeliyiz. Bakaç sağ gözümüze iyice yaklaştırılmalı ve iyi bir kompozisyon seçmeliyiz. Kompozisyon seçiminden önce en azından bir kolumuzu gövdemize yapıştırmalıyız. Böylece sallanma riskini enaza indirdikten sonra bir kontrolle beraber nefesimizi tutup deklanşöre basmalıyız.


Sehpa kullanmadan elde yapılan çekimlerde en düşük perde hızı hesabını unutmayın. Örnek verecek olursak 50mm odak uzaklığı olan objektif için en düşük perde hızı odak uzaklığının 1'e bölümünden elde edilecek enstantane değeri 1/50 olacaktır. En düşük perde hızı 1/50 değeri olmadığı için buna en yakın ve büyük değer olan 1/60 ve üzeri olmalıdır. 100mm odak uzaklığı olan objektif için 1/100'e yakın ve büyük perde hızı yani enstantane 1/125 olmalıdır.
Işığın yeterli olmadığı veya sehpamızın olmadığı durumlarda her zaman geçerli olmayacak çözümler arasında bir yere yaslanmak, oturarak veya makinayı sabit bir şeyin üstüne koyarak çekimi gerçekleştirebiliriz. Bunların yanında hızlı filmler kullanarak yüksek enstantane değerlerine de ulaşabiliriz. Bu durumu sonucunda grenlerin büyüklüğü bizi rahatsız edebilir.

Gönderen Arman Memil zaman: 02:11 0 yorum  

Makro Fotoğraf çekerken

11 Temmuz 2007 Çarşamba


Bu tip çekimlerde öncelikle ekipmanınızın tam olması gerekir. Objektif, uzatma tüpü, körük ya da benzeri ekipmanlardan biri eksikse istediğiniz kareleri yakalama şansınız düşük olur.
Ayrıca çekim yapılacak ortama uygun aksesuarları da kullanmanız gerekir. Örneğin kapalı bir mekanda makro çalışması yapacaksanız halka flaşınızın olması gerekir. Çünkü kapalı mekanlarda ışık yetersiz olur ve makro fotoğrafçılığında en çok ihtiyaç duyacağınız şey ışıktır.

Üçüncü ihtiyacınız olan şey ise ‘sabır’dır. Her ne kadar fotoğrafçılığın hemen hemen bütün dallarında çalışan fotoğrafçılar için sabırlı olmak en önemli özelliklerden biri olsa da makro fotoğrafçılığında bu iki kat daha önemlidir. Çünkü zaman zaman saatlerce bir konunun istediğiniz açı ya da ışığa gelmesini bekleyebilirsiniz. Ya da istediğiniz ışık geldiğinde konu yerinde olmayabilir. Özellikle böcek vb. küçük hayvanları fotoğraflarken sabırlı olmak gerekir. Çünkü bu hayvanları istediğiniz gibi (canlı olanlarını) yönlendirmeniz mümkün olmayabilir.

Son olarak dikkat edilmesi gereken konu makro fotoğrafların bol ışıklı ortamları sevdiğidir. Teknolojileri ve çekim teknikleri sebebiyle yeteri kadar ışık kullanılamayan makro fotoğrafçılığında bol ışıklı ortamlar tercih edilmelidir. Düşük aydınlatmalı mekanlarda hem uzun süreli pozlama yapılmak zorunda kalınır hem de alan derinliği çok düşük olur. Ki ikisi de istenen şeyler değildir. Bu yüzden ya açıkhavada güneşli ya da bol ışıklı günlerde çekim yapın. Ya da yanınızda kendi ışık kaynağınızı (mesela halka flaş) taşıyın.

Konuyu toparlayıp bu makalemize bir nokta koymak gerekirse; Fotoğrafçılığın en zevkli bölümlerinden biri olan makro fotoğraf bir dizi özel ekipmanla yapılan, yorucu, sabır gerektiren ama bir o kadar da eğlenceli bir çalışmadır. İster özel bir makineniz olsun isterseniz çeşitili aksesuarlarla onu makro fotoğraf çeker hale getirin, elde ettiğiniz sonuçlar bazen sizi ve çevrenizdekileri bile şaşırtacak kadar değişik olabilir.

Yazan : Özgür Çetin

Gönderen Arman Memil zaman: 05:12 0 yorum  

Kar ve Buz

5 Temmuz 2007 Perşembe

Kar fotoğrafları hem genel, hem de ayrıntı verecek şekilde çekilebilir. Özellikle form (biçim) üzerine dayanan görüntüler oluşturulabilir. Karla kaplı bir yüzeyde yalnızca objelerin öne çıktığı ve başka bir lekenin olmadığı, sadelik kriterine uygun fotoğraflar daha çok çekilir. Donmuş su taneleri gibi ayrıntılar üzerine yoğunlaşmak da çok ilginç sonuçlar verebilir. Makro bir objektifle kar ya da buz dokusuna iyice yaklaşarak çok etkileyici sonuçlar elde edebilirsiniz. Ama bunları yaparken kendi gölgenizin konu üzerine düşmemesine de dikkat edin. Sis fotoğrafları ise ancak genel bir görüntüde kendini gösterecektir. Bu nedenle, eğer sisin içindeyseniz geniş açılı bir objektif, sisi uzaktan görüyorsanız uzun odaklı bir objektifle konuya yaklaşmak doğru olacaktır. Sis için yakın plan fotoğrafı söz konusu değildir.

Gölgede kar fotoğrafı çekerken renklerin ciddi biçimde maviye kaydığı görülür. Bu durumu düzeltmek için de gölgenin koyuluğuna bağlı olarak 81 serisinden “soğan kabuğu rengi” bir filtre kullanmanızı öneririm. Hafif bir gölge için 81A yeterlidir. Daha koyu gölgeler için 81B ya da 81C uygun olabilir.

Donmuş su damlaları ve kar yüzeyi, yakın plan çekimler için çok uygun konulardır.


Fotoğraf : Hayri Çalışkan

Gönderen Arman Memil zaman: 01:34 0 yorum  

Beyaz Dengesi

Film SLR makinalarında (bildiğim kadarıyla) objektifin önüne takılan filtrelerle (ya da çekim yapacağınız ortam için ayarlanmış film kullanarak) ayarlanabilen beyaz dengesi dijital makinalarda artık istediğiniz zaman değiştirilebilir bir parametre halindedir. Çok büyük çoğunluk fotoğraf makinasında 'otomatik', 'gün ışığı', 'gölge', 'tungsten', 'flash', 'ampul ışığı' şeklinde önceden ayarlanmış değerler vardır, siz bulunduğunuz mekana göre bunları ayarlayıp doğru renkleri elde edersiniz. Daha gelişmiş makinalarda "custom" diye bir ayar daha vardır ki, bu ayarı kullanmak için önce o ortamdaki ya beyaz bir nesnenin (duvar, kapı, peçete vs) fotoğrafını çeker, sonra da 'custom' ayarını seçip o fotoğrafı gösterirsiniz.. Böylece makina o ortamda beyazın nasıl göründüğünü anlayıp doğru renk dengesini kurar. Aynı şeyi %18 gri bir yeri çekerek de yapabilirsiniz. Bu 'custom' beyaz dengesi ayarını çok kullanan insanlar bu işi yapmak için bir çok yöntem geliştirmişlerdir, örneğin avucunu hafif kapatarak avuç içinin fotoğrafını çekip bunu referans almak gibi..

BU arada beyaz dengesi demişken "Pringles" cipşlerinden bahsetmemek olmaz. Pringles cipşlerini bilmeyen varsa, uzunca bir boru şeklinde kutusu olan , yarı şeffaf beyaz plastik kapağı olan bir patates cipsidir. BIr çok insan bu pringles cipslerinin kapağını alıp beyaz dengesi belirlemek için kullanırlar. O da şu şekilde olur: Kapağı objektifin önüne kapatırsınız (sanki objektif kapağıymış gibi), ışık gelen bir yere tutarak objektif elle fokus ayarındayken bir fotoğraf çekersiniz, sonra o fotoğrafı referans fotoğraf olarak gösterirsiniz. Kullananlar çok başarılı sonuçlar verdiğini söylüyor. Aynı işi yapmak için 100 dolarlık çözümler olduğunu düşününce (Expo disc http://www.expodisc.com/) denemeye değer diye düşünüyorum :)

'custom' ayarı dışında Kelvin cinsinden beyaz dengesine 'ince ayar' yapmaya izin veren makinalar da vardır. Yani 'iç mekan' ayarını seçip, eğer beğenmedinizse kendi istediğiniz bir beyaz dengesi ayarını Kelvin cinsinden verebilirsiniz (bir iki paragraf aşağıda detaylı bir Kelvin açıklaması var).

Eğer çekeceğiniz fotoğrafın renk dengesinden emin olamazsanız, "white balance bracketing" denen ve sizin seçtiğiniz beyaz dengesi değerinin belli sınırlar içinde bir altı ve bir üstü değerde üç fotoğraf çekmenizi sağlayan özelliği olan makinalar da vardır. Siz parmağınızı deklansöre basılı tutarsınız , makina 3 tane fotoğraf çeker, birincisi makina hangi beyaz dengesi ayarındaysa ö, ikincisi daha soğuk renkli hali, ikincisi daha sıcak renkli halı şeklinde... Siz beğendiğinizi tutar beğenmediklerinizi silersiniz.

Yanlış beyaz dengesini kontrollü kullanırsanız güzel etkiler de elde etmek mümkün olabilir, örneğin gün ışığınde bir objeyi yanlış beyaz dengesinde çekerek (mesela flaş için olan beyaz dengesinde) sanki gece yarısı dolunay ışığında çekilmiş hissi verebilirsiniz. Sizin kontrolünüz altında olduğu sürece hataları da kendi çıkarınıza kullanabilirsiniz yani.

Öte yandan daha sonra bolca bahsi geçecek olan "RAW" formatında fotoğraf çekerseniz, makinanızın beyaz dengesi ayarının hiç bir önemi yoktur, siz sonradan (hiç bir kalite kaybı olmadan) beyaz dengesi ile istediğiniz gibi oynayabilirsiniz.

{Burada bir parantez açıp teknik bir iki bilgi vereyim, merak ettiğim için ben araştirmiştim, ama normalde özellikle merak etmiyorsanız aşağıdakileri bilmenize hiç gerek yok direk olarak 6. maddeye geçebilirsiniz. Beyaz dengesi konusu, hiç bir fikri olmayan ve ne olduğunu anlamayan birisi için bile son derece basit bir işlemdir dijital fotoğraf makinalarında.

Fotoğraf makinalarında beyaz dengesi , "renk sıcaklığı" olarak "Kelvin" cinsinden veriliyor, "kelvin" , fahrenheit ya da çelcius gibi bir sıcaklık ölçüm birimidir aslında (hani mutlak sıfır = -273 K filan, duymuşsunuzdur mutlaka..). Diyelim ki mavinin değeri 10000 Kelvin işe, bu şu anlama gelir, tamamen siyah bir nesneyi (black body) 10000 kelvine kadar ısıtırsanız bu nesnenin yayacağı ısınlar mavi renkte olur, yanı obje 10000 kelvin'de mavi görünür (pratikte deneyen olmuş müdür bilmem, ama en azından teoride böyle). Aşağıda bir kaç ışık durumu için kelvin değerleri yer alıyor:

1500 k Mum ışığı
2680 k 40 W ampul
3000 k 200 W ampul
3200 k güneş doğusu ve batışı
3400 k Tungsten lamba
3400 k gün batımı ve doğusundan 1 saat öncesi
5000-4500 k Xenon lamba
5500 k Öğle vakti güneşli gün
5500-5600 k Flaş
6500-7500 k Açık, parlak gökyüzü
9000-12000 k Mavi gökyüzü

6. Firmware
Dijital fotoğraf makinası, içinde bir işlemcisi olan minik bir bilgisayardır aslında. O yüzden de bir işletim sistemine ihtiyaç duyar (nasıl ki sizin kullandığınız bilgisayarların işletim sistemi Microsoft Windows ya da bazılarınızınki Linux). Küçük araç gereçlerde (MP3 player, CD writer, fotoğraf makinaları, hatta DVD playerlar, vs) bu işletim sistemine 'fırmware' deniyor. Bu firmware makinadaki düğmelere basınca ne olması gerektiği bilgisini tutuyor. Saniyede kaç fotoğraf çekmesi gerektiğinden (burst modu), bir seferde en fazla kaç fotoğraf çekebileceğine, fokuslama hızına kadar bir çok işlem firmware'de saklanan komutlar ve işlemler sayesinde yapılır.

Dijital bir fotoğraf makinası (ya da MP3 player veya başka bir elektronik cihaz) aldığınız zaman mutlaka arada bir bu firmware güncellemelerini takip edin. çünkü her bilgisayar programında olduğu gibi bu makinaların firmware'lerinde de bir takım hatalar olabilir. Bu hatalar da makinanın istenen şekilde davranmasına engel olur. Firmware güncellemelerinde bu hatalar giderildiği gibi, makinada olmayan yeni özellikler de getirilebilir. (windows'un service pack'leri gibi bir nevi) Bunlara en iyi örnek, minoltanın DİMAGE 7 serisidir. Minolta, DİMAGE 7 den sonra DİMAGE 7i diye bir makina çıkardı. Gayet bariz olarak belliydi ki, aslında iki makina da donanım olarak birbirinin aynısıydı ancak ticari sebeplerden dolayı, 7i de (fırmware farklılığı nedeniyle gelen) bir çok özellik varken , 7 serisinde bu özellikler yoktu. Ancak gelen baskılarla minolta sonunda pes etti, ve 49 dolara "DİMAGE 7 Upgrade Kit" diye bir güncelleme firmware'i çıkardılar. Bu yeni firmware ile birlikte bir çok özellik DİMAGE 7 de de oldu (mesela otofokus hızında artış, gerçek zamanlı histogram, arka arkaya fotoğraf çekme hızı vs).. Sonuçta firmware marifetiyle makinanız bambaşka bir makina haline gelebilir. Gerçi bu 'fırmware ile makinaya yeni özellikler gelmesi' durumu çok ender olur. Büyük çoğunlukla sadece hatalara yönelik güncellemeler yapılır ancak bunları mutlaka yüklemek gerekir, çünkü hayatınızı kolaylaştırırlar.

Bu arada firmware'lerden söz açılmışken, 300D nin firmware'i ile ilgili bir kaç kelime söylemek gerekir. 300d nin hikayesi de az çok DİMAGE 7 ile benzerlikler gösteriyor, çünkü 300d bir kaç fark dışında Canon 10d ile benzer bir makinadır. Menulerin görünümleri de (küçük farkları saymazsak) aynıdır. O yüzden başlangıçta bir çok insan 300d'nın asılnda 10d özelliklerine sahip olabileceğini düşündü ve Canon'u mesaj yağmuruna tuttu, ancak canon bu isteklere hiç kulak aşmadı (ki ticari olarak çok mantıklı).. Bunun üzerine Rus bir yazılımcı alıp 300d nin firmware'ını kırdı. Şu anda asılnda 300d'de olmaması gereken bir çok özellik bu 'hacked' firmware sayesinde geldi (tabii tahmin edersiniz ki bu Rus şahsiyet bütün 300d sahiplerinin kahramanı haline geldi)... Firmware'in kırılması, mevcut Canon firmware'inin bazı saklı özelliklerinin açılması şeklinde olduğu için bir risk teşkil etmiyor.. O yüzden bir çok insan şu anda o firmware ile kullanıyor makinasını (ben dahil) Eğer 300d nız varsa http://satınfo.narod.ru/en/index.html adresinden bulabilirsiniz. Bir kaç vesile ile makinanın garantisinin de bozulmadığını öğrendik.. Türkiye'de teknik servise hack edilmiş firmware ile gönderip sorunsuz bir şekilde geri alan insanlar var.

Benzer bir hikaye de uzunca bir zaman önce aldığım "Archos Jukebox MP3 Player" denen MP3 çalar cihazda meydana geldi. Ancak onda bir grup programcı eski firmware'i atıp baştan herşeyi sil baştan tekrar yazdılar. Çok zor bir isti ancak başardılar.. Eğer aynı mp3 çalardan sizde de varsa bakabilirsiniz : http://rockbox.haxx.se .. Aletin eski haliyle hiç alakası kalmadı. Eskiden yapamadığı bir sürü şey yapıyor şimdi.. Hatta görme özürlü insanlar kullansın diye üzerine geldiğiniz klasörlerin adını sesli bir şekilde okuma özelliği bile var (araba kullanırken çok faydası oluyor :))

Kişisel fikrimi sorarsanız, aldığınız bir cihazin firmware'inin kırılıp değiştiriliyor olması faydalı bir şeydir.. Firmaların düşünmediği ya da ekonomik olarak pahalı gelen bir takım özellikleri birtakım 'hacker' insanlar üşenmeden yaparlar, ve o özellik sizin çok işinize yarayabilir. Tabii pimpirikli bir yapıya sahipseniz bu tip kırılmış firmware'lerden uzak durmanız gerekir..

Firmware güncellemelerinin nasıl yapılacağı makinanın marka ve modeline göre değişir. Nikon'un eski DSLR modellerinde firmware güncellemesi için makinayı servise götürmek gerekirken yeni modellerde artık hafıza kartına dosyayı kopyalayarak bu işlemi yapmak mümkün oldu. Firmware güncellemesi biraz dikkat gerektiren bir işlem, ya pillerin yeni olması ya da adaptörle çalışıyor olmasında fayda var makinanızın.. Çünkü eğer güncellemenin ortasında makina kapanırsa o zaman size teknik servis yolu görünmüş demektir. çünkü büyük ihtimalle makina bir daha açılmayacaktir. o yüzden makinanın güncellemenin ortasında kapanmasına engel olmalıdır. Firmware güncellemeleri genellikle dijital fotoğrafçılık haberleri veren sitelerde (dpreview sitesi mesela) ve firmaların kendi sitelerinde duyurulur.

kaynak: www.fotografya.gen.tr

Gönderen Arman Memil zaman: 01:29 0 yorum  

Fotograf Dengesi

Fotoğrafı iyi yapan bir özellikte fotoğraf dengesidir. Dengeyi cisim dengesi ve renk dengesi olarak ikiye ayırmak mümkündür. imkan nispetinde kullanım sahası içine yapılan yerleştirmede objelerin homojen dağılımı ön planda tutulmalıdır. Tüm objeler bir kenarda toplanıp fotoğrafın diğer bölümü boş kalmışsa ve tüm objelere karşılık dengeyi koyacak küçük bir hareket veya renkle denge kurulamamışsa fotoğraf dengesiz demektir. Fotoğraf karesi bir tarafa sarkar bir başka deyişle bakışlar, objelerin sıkışık bulunduğu bölümde yoğunlaşır, dikkat buraya toplanır. Bu hata cisim dengesinde olduğu gibi renk dengesinde de yaşanabilir. Çarpıcı renkler kırmızılar, yeşiller, sarılar bir tarafta toplanırsa bu defa da renk dengesi kurulamamış olur.

Gönderen Arman Memil zaman: 01:26 0 yorum  

Flaş

3 Temmuz 2007 Salı

Kullanımında, konunun ışık kaynağına olan mesafesi - diyafram ilişkisi vardır. Kılavuz numarası flaşın gücünü belirler. Mesafe değiştikçe diyafram da buna göre değişir. Bu durum, gücü sabit, manual flaşlar için geçerlidir. Flaş alırken uzatma kablosu da almalıdır. 1,5 m.lik bir kablo ile belirli bir açıdan ışık yayabiliriz. Obtüratör açık bırakılarak flaşın bir kaç defa çaktırılması ile de pozlama yapılabilir. Ancak bunun da belirli kuralları vardır. Örneğin f:2.8 gibi bir diyafram değeri veren bir flaş ölçümü, 1 çakım ilave ile f:4 ’e değiştirilebilir. Bundan sonra her fstop için bir öncekinin iki misli kadar bir çakım gerektirir. Flaşlı çekimlerde, flaşın bulunduğu nokta ile objektifin bulunduğu nokta arasındaki mesafe ne kadar fazla ise fonda oluşacak gölgeler de o kadar etkilidir. Gölgelerin oluşmasına engel olmak için siyah fon önünde çekim yapılabilir.


Gönderen Arman Memil zaman: 15:51 0 yorum  

1/3 Kuralı

Fotoğrafı çekmeden önce kare, yatay ve dikey olarak üçe bölünür. Bu çizgilerin kesiştiği noktalar iyi bir kompozisyonda ilgi merkezinin yerleşebileceği dört seçeneği gösterir.




Genel olarak konunun tam karenin merkezinde yer aldığı fotoğraflar, konunun merkezden uzakta yer aldığı fotoğraflardan daha az hareketli ve daha az heyecan vericidir. Konunun merkezden kaydırıldığı fotoğraflarda üçte bir kuralı ’ndan (Altın oran) yararlanılabilir. Manzara fotoğraflarında da ufuk çizgisi de üçte bir kuralına göre yerleştirilebilir. Ufuk çizgisini merkeze yerleştirmekten kaçınmalıdır.

Gönderen Arman Memil zaman: 15:42 0 yorum  

Kadraj

Fotoğraf kompozisyonunda beşinci öğe kadraj yani çerçevelemedir. İlgi merkezini ön plandaki nesnelere çerçevelemek fotoğrafta yer alan asıl konuyu diğerlerinden ayırt etmek için gereken derinlik hissini kazandırır. Bir fotoğrafta, kadraja karar vermek konuya bağlıdır. Çerçeve olarak neyin kullanılacağı buna göre değişecektir.



Gönderen Arman Memil zaman: 15:36 0 yorum  

Yalınlık

ilk ve belki en önemli öğe yalınlıktır Fotoğraftaki ilgi merkezine dikkat çekmenin yolları aranmalıdır. Bunun bir yolu, konuyu dikkati dağıtmadan ortaya çıkaracak bir fon seçmektir. Fotoğrafta öyle bir kompozisyon yaratılmalıdır ki, fotoğrafın çekim nedeni açık olarak görülsün ve görüntü ye giren tüm nesneler ilgi merkezi olarak seçilen konuyu tamamlasınlar. Demek ki fotoğrafları yalınlaştırmak ve ilgi merkezini güçlendirmek için, karmaşık olmayan bir fon seçmeli, konuya yaklaşarak ilgisiz nesneler fotoğraf alanı içine alınmamalıdır.

Gönderen Arman Memil zaman: 15:33 0 yorum  

Kompozisyon

KompozisyonKimi fotoğrafları diğerlerinden farklı ve göze çarpıcı kılan nedenlerden biri de güçlü kompozisyonlarıdır. Kendine ait hikayesi olan bir konu iyi bir kompozisyon oluşturur. Fotoğrafın icadından 2000 yıl önce Yunanlılar ve Romalılar bunun farkındaydılar. Bu mimarilerinde açıkça görülmektedir. Bugün de kompozisyon, çağdaş mimarinin önemli bir parçasıdır. Fotoğrafta kompozisyonun basit bir tanımını, “Kare içindeki konuları göze hoş gelecek şekilde seçmek ve düzenlemek” olarak yapabiliriz.

Kompozisyon yaparken, figür yada nesneler belli konumlara yerleştirilir veya değişik bakış açıları seçilir. Kameranın küçük hareketleri ile çok farklı kompozisyonlar elde edilebilir. Bazen tesadüfen iyi bir kompozisyon yakalanmış olsa bile, çoğu iyi fotoğrafta yaratıcılık söz konusudur. İyi bir fotoğraf yaratabilmek için önce iyi kompozisyonun temel öğeleri öğrenilmelidir. Bu öğeler, doğal düşünce sisteminin parçası haline geldiği zaman tasarım anlayışını bileyerek fotoğraf çekmeye yardım eder.

Gönderen Arman Memil zaman: 15:32 0 yorum  

Makro çekim

Diğer ismi makro olan çekimler için uzun odaklı objektiflere ya da close-up lens, konvektör veya extension tupe denilen ve objektifin odak uzaklığını değiştiren küçük borular gibi yardımcı malzemelere ihtiyacımız olacaktır. Genellikle piyasadan alacağımız fotoğraf makineleri ile gelen 50 mm.lik normal açılı objektifler makro çekimi için uygun değildir. Bu objektiflerle konuya 45-50 cm.den daha fazla yaklaşmak mümkün değildir. Oysa tele objektifler aynı mesafeden konunun daha az (ayrıntıyı) bir bölümünün film üzerine düşmesini sağlar. Konuya daha fazla yaklaşarak ayrıntıların fotoğraflarını çekmek için tele veya Zum objektifler kullanılır.

Makro çekimlerde, alan derinliği çok kısıtlıdır, dar açılı objektif ve konuya yaklaşma alan derinliğini azaltır. Bunun yanı sıra birde açık diyafram tercih edildiğinde alan derinliği bazen santimlerle (kullandığınız objektif ve yaklaşma durumunuza bağlı olarak bazen milimetre bile olabilir) ifade edilecek kadar azalır. Alan derinliğinin azalması, konunun can alıcı yerinin net, geri planın tamamen netsiz olması fotoğrafa ayrı bir anlatım katar. Böylece belirtmek istediğiniz konu çevresinden ayrılıp ön plana çıkar.

Makro çekimlerde doğru noktanın seçilerek netlik ayarının yapılması gereklidir. Netliği etkileyen diğer önemli bir nokta ise, bu tür için kullanılan objektiflerin genellikle ağır olmasıdır. Bu ağırlık yüzünden makine ve objektif titremeye müsaittir. İlkbahar aylarında bir çiçek makrosu çekmek istediğiniz de ortamda ki rüzgar çiçeğin sallanmasına sebep olacaktır, bu yüzden doğru netlik noktasını bulmanız hemen hemen imkansız bir hale gelecektir. Bu durumlarda en uygun çekim için rüzgarın en az olduğu saatlerin tercih edilmesi ve çekimde sehpa kullanmaktır.

Geniş açılı (balıkgözü) objektiflerle makro çekimler yapıldığında objede meydana gelecek perspektif kaymaları ilginç görüntüler meydana getirebilir.

Gönderen Arman Memil zaman: 15:25 0 yorum  

Denklanşör Kablosu

Sehpaya monte edilmiş fotoğraf makinesini kullanırken deklanşöre basan parmağımızın makineyi kımıldatma olasılığı vardır. Bunu giderebilmek için kullanacağımız bir deklanşör kablosu, parmağımızın yapacağı basıncı fotoğraf makinesine iletmeden deklanşörün basılmasını ve çekimin yapılmasını sağlayacaktır. Ayrıca çok uzun deklanşör kabloları ile de uzaktan çekim yapılabilir.



kaynak : www.fotokritik.com

Gönderen Arman Memil zaman: 00:43 0 yorum  

Tripod

Bir fotoğraf çekiminde karşımıza çıkan sorunlardan birisi de makinenin sallanması yada sarsılmasıdır. Böyle bir problemin varlığı elde edeceğimiz sonuçlarda çoğunlukla bulanık yada titrek görüntülerdir. Sorun obtüratörün açılıp kapanma süresinin, makinenin sallanma yada sarsılma süresini telafi edemeyeceği yavaşlıkta olmasından ya da kullandığımız objektifin odak uzunluğunun çok fazla olması halinde hafif bir titremenin bile seçilen hedefin onlarca metre kaymasına bir anda sebep olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu tür sorunları gidermede sağlam yapılı bir sehpa yardımcı olacaktır. Makinenin ağırlığını rahatlıkla taşıyabilecek nitelikte bir sehpa, pratik açıdan taşıma zorlukları yaşatsa da elde edeceğimiz görüntülerin netliği, bu eziyeti çekmeğe değer görünmektedir.

Makinemizde bulunan 50 mm.lik normal bir objektif ile kullanılabilecek en düşük obtüratör hızı, bir genelleme yapacak olursak 1/60 saniye olarak kabul etmek gerekir. Ancak seçeceğimiz objektifin odak uzunluğunun mm cinsinden değeri ile, obtüratör hızının nümerik değerini birbirine yakın tutmakla, titrek olmayan bir görüntü elde etme şansımız vardır.

Örneğin, 200 mm.lik bir objektif kullanıyorsak, 1/250 enstantane, 500 mm.lik bir objektif kullanıyorsak 1/500 enstantane yada 24 mm.lik bir objektif kullanıyorsak 1/30 enstantanenin altındaki bir obtüratör değerini tercih etmememiz gerekmektedir. Eğer daha düşük bir hız seçmek zorunda ise k titreme sorununu ancak makinemizi bir sehpaya monte ederek giderebiliriz.

kaynak: www.fotokritik.com

Gönderen Arman Memil zaman: 00:38 0 yorum  

Pozlama

Fotrafı oluşturan en önemli unsurlardan birsi, saniyenin; B, 30, 20.....1/1.1/2 ,1/8.....1/1600 e kadar giden ve filmimizin uygun ışığı görmesini ve negatif üzerindeki gümüş partiküllerini yakarak filmin oluşmasını sağlayan estantene değeridir. pozlandırma gerekli ışığın film düzlemi üzerine düşürülmesi işlemidir (www.fotograf.net). Doğru poz değerini makineyi kullanan kişilerin kendilerinin vermesi gerekir. Bunun yanı sıra gelişmekte olan teknolojiyle ortaya çıkan makine bünyesine konmuş ölçüm aletleri vardır bunlara Pozometre denir ve teknik olarak TTL ismiyle anılırlar. Bu sistemlere ışığa son derece hassas olup makine değerlerini otomatik olarak ayarlaya bilmektedir. Bir diğer çeşitleri de purofösyonel fotoğrafçıların oldukça sık kullandıkları gene aynı isimle anılan El Pozometreleri vardır. Bunların çalışma pirensibleri'de makinedekilerle aynı olmakla birlikte, objeye daha yakın tutma imkanı sağladığı için daha hassas ölçümler ve değerler alına bilinmektedir.

Dikkat edilmesi gerekilen başka bir noktada, pozometrelerle alınan değerler sadece ışık miktarlarını ölçerler bu yüzden kişinin kendi düşüncesini ve yorumunu katmasına olanak vermezler. Yapılması gereken daha çok fotoğraf çekerek daha çok deneyimle kendi özgün fotoğraflarımızı çekmektir.

Doğru pozdeğerinibulmak için Diyafram /Enstantane /Film hızı arasıdaki ilişkiyi çok iyi öğrenmeliyiz.

Bu ilişkiyi birkaç örnek ile açıklayacak olursak;

f (Diyafram) 2 2.8 4 5.6 8 11 16 22
Enstantane 1/1000 1/500 1/250 1/125 1/60 1/30 1/15 1/8

Yukarıdaki tablodaki f ve enstantane değerlerinden eşit miktarda ışık geçer. Yani f:5.6 1/125 değerlerinde geçen ışık miktarı f:8 1/60, f:11 1/30 veya f:16 1/15 değerlerinde geçen ışık miktarları aynıdır. Pozlandırmada önemli olan hangi değerleri seçeceğimiz.

Yukarıdaki tabloda düşük enstantane ve f değerlerini (f:22 1/18) seçersek. Bize alan derinliği fazla olan bir görüntü sunacaktır. Ama 1/8 lik poz süresi makinayı oynatmadan tutmamız gerektiğini söyleyecektir. Bu durumda elle yapılacak çekimlerde görüntünün bozulmasına neden olacaktır.

Yine yukarıdaki tabloda f:2 1/1000 değerlerinde yapacağımız çekimde diyafram açıklığı en büyük değerde olmasına karşın 1/1000 lik poz süresi film düzlemine düşecek ışık miktarının yeterli olmadığı durumu yaratacak bu da konumuzun görüntüsünün fotografta belli belirsiz çıkmasına neden olacaktır.(fotoğraf.net)

Gönderen Arman Memil zaman: 00:36 0 yorum  

Isıtıcı Filtreler

Bulutlu havalarda, güneşli havalarda gölge yerlerde, karlı havalarda direk güneş ışığı almayan yerlerde gün ışığı filmleriyle çekilen fotograflara mavi bir renk hakimdir. İşte bu dominant mavi rengi ortadan kaldırmak için bu tür filtrelerden yararlanılır. Fotografa yumuşak bir sarı-turuncu ton vererek daha sıcak tonlarda görünmesini sağlarlar. 81A, 81B, 81C en çok kullanılanlarıdır. 81A portre fotografçılığında yaygın olarak kullanılır, ten rengine canlılık katar.

Gönderen Arman Memil zaman: 00:34 0 yorum  

Renk Düzeltme filtreleri

Gözümüzün değişik renk sıcaklıklarına sahip ışık kaynaklarına uyum sağlaması nedeniyle her türlü ışık kaynağında renkleri ve tonları gerçek renklerine yakın görünür. Göz beyin kalibrasyonu beyaz ışığa endeksli çalışır, oysa fotograf filmleri renkleri objektif olarak görürler. Filmler gün ışığı sıcaklığına (5500 Kelvin ) ve tungsten ışığa (3200 Kelvin) göre ayarlanmışlardır, bu yüzden değişik ışık kaynaklarında renk düzeltici filtrelere ihtiyaç duyarlar. Bu filtreler:

80A, 80B, 80C numaralı mavi filtreler, tungsten aydınlatmanın meydana getirdiği aşırı kırmızılığı giderir.
85A, 85B, 85C numaralı turuncu filtreler, günışığında kullanılan tungsten tipi filmde aşırı maviliği giderir.
Flüoresan ışığı altında kullanılan gün ışığı filmlerinde oluşan mavi-yeşil renkleri düzeltmek için ise FL-D ve FL-W filtreleri kullanılır.

Gönderen Arman Memil zaman: 00:30 0 yorum  

Siyah Beyaz Filtreler

Açık Sarı Filtre : Düzeltme filtresidir, az kullanılır. Ortokromatik duyarkatlarda maviler üzerindeki etkisi azdır. Pankromatik duyarkatlarda hiç bir etki sağlamazlar. Baskılarda görüntü üzerinde mavi renk karşıtı olan kısımları daha koyu olarak belirtirler. Bulutlu gökyüzü manzaraları, sabah erken ve akşam geç saatlerde plaj ve kar manzaraları fotograflarının çe­kiminde kullanılırlar. Poz değerleri üzerine etkileri x1,5, x2 dir.

Orta Sarı Filtre : Düzeltme filtreleridir. Manzara fotograflarının çekiminde ortokromatik duyarkatlarla en çok kullanılan filtre­leridir. Ortokromatik duyarkatlarda renk tonlarının doğru bir şekilde çıkmasına yardım ederler. Pankromatik duyarkatlarda ise kusursuz bir renk tonu değerlendirmesi yaparlar. Yeşilleri aydınlatır, ayrıntıları daha belirli hale getirirler. Mavi rengin yoğunluğunu arttırır Bulutlu gökyüzü manzaraları, plaj ve kar manzaraları, çok renkli konuların ve çiçek fotograflarının çekiminde kullanılırlar. Poz değerleri üzerine etkileri x2, x3 tür.

Koyu Sarı Filtre : Kontrast filtresidir Mavi rengin çok daha kuvvet­li bir şekilde belirmesini sağlar. Kullanılma alanı daha etkili olarak orta sarı ve açık sarı filtreler gibidir Bütün sarı filtreler kontrastı artırırlar. Poz değerleri üze­rindeki etkileri x 3 ve x 4'dür

Turuncu Filtre : Kontrast filtresidir. Mavi rengi ve daha az olarak da yeşil rengi emerler. Buna karşılık kırmızı ve turuncu renk­leri ve bir oran dahilinde de sarı rengi geçirirler. Ortokromatik duyarkatlarda bir etkileri olmaz, yalnız pankromatik duyarkatlarla kullanılırlar. Pankromatik duyarkatlarla çok net ve çok parlak bir görüntü verirler. Havanın sisliğini ortadan kal­dırır ve görüşü arttırır. Mavileri ve yeşile bakan mavileri çok koyu, sarıya çalan yeşil ve kırmızıları çok açık renk olarak gös­terir. Bu filtreler sarı ve maviler arasındaki bütün kontrastları belirtmek için, mavi gökyüzü manzaraları ve portre fotograf­çılığında cilt bozukluklarını kaybettirmek için kullanılırlar, fa­kat solgun dudaklar verir. Sarı saçların rengini canlandırır, el­bise renklerini bozar. Turuncu filtreler aşırı derecede kullanılmayacak olursa, güzel sonuçlar verirler. En büyük sakıncaları poz süresinin 4-8 kez daha arttırmalarıdır. Bu arttırma yapılmayacak olursa kon­trast fazlalaşır ve güneşli havada fotograf çekildiği halde ge­celeyin çekilmiş gibi bir sonuç elde edilir.

Kırmızı Filtre : Kontrast filtreleridir. Kırmızı ışınları ve biraz da turuncu ışınları durdururlar. Kontrast yapmak için kullanılan bu filtrelerle poz süresini 8-10 kez arttırmak gerekir. Bu filtre­ler çok özel etkiler elde edilmek istenildiğinde kullanılmalıdır. Pankromatik duyarkatlarla kullanılırlar ve açık kırmızı ile or­ta kırmızı renkte yapılırlar Sonuç görüntü üzerindeki etkileri, mavi ve yeşil renkler siyah, kırmızı ve sarı renkler açık tonda belirir. Çekilen fotograflarda gece manzarası, fırtına, koyu gök­yüzü ve puslu bulutlu havalar görüntüsü elde edilmek istenildi­ğinde ve sisli havaya karşın çok net uzak manzara fotografla­rının çekiminde kullanılırlar.

Mavi Filtre : Kontrast filtresidir. Mavi renk ışınlarını geçirip, kırmızı ve turuncu renk ışınlara engel olur. Bu filtreler sarı filtrelerin tam tersi bir etki yaparlar. Kırmızıları koyulaştırır ve mavileri daha çok soluklaştırırlar. Gün ışığında çok az kullanılırlar. Mavi renge az duyarlı bir duyarkatla mavi yü­zeylerin, örneğin su yüzeylerinin fotografını çekmek için kullanılırlar.

Mavi filtreler yapay ışıkta ve kırmızı renge duyarlı pankromatik duyarkatlarda fotoflud tipi lambaların kırmızı ışınlarım önlemek amacıyla kullanılır. Yapay ışık altında cilt görünüşü­nü güzelleştirir, dudakların kırmızılığını belirgin hale getirir, fakat mavi renkteki gözler beyaz gibi çıkarlar Poz değerleri üzerindeki etkilen x2, x3 tür.

Sarı - Yeşil Filtreler : Düzeltme filtreleridir. Pankromatik duyarkatlarda manzara fotograflarının çekiminde kullanılan filtrelerdir. Orta sarı filtre etkisi gösterirler. Yeşiller üzerindeki et­kisi biraz daha fazladır. Sonuç görüntü üzerindeki etkisi, ma­vilerin daha belirli hale gelmesi, yeşillerin daha fazla açılma­sıdır. Kırmızıları, özellikle sarı kapsayan kırmızıları daha güzelleştirir. Gökyüzü manzaraları, plaj ve kar manzaraları, ba­har manzaraları fotograflarının çekiminde kullanılırlar. Çok duyarlı duyarkatların portrecilikte kullanılmasında meydana gelen çok beyaz ten rengi ve mat dudaklar verme hatasını dü­zeltirler. Poz değerleri üzerindeki etkileri x3, x4 tür.

Yeşil Filtreler : Düzeltme filtresidir. Hızlı pankromatik duyarkatlarla, yeşilliklerin ve yaprakların çekiminde başarılı sonuç verirler ve bunları oldukça hoş açık gri şeklinde yansıtırlar ve kontrastı azaltırlar. Kırmızıları daha koyu bir şekilde belirtir­ler. Ağaç ve bitki fotograflarının çekimi için en iyi filtrelerdir. Poz değerleri üzerine etkileri x3, x4 tür.

Gönderen Arman Memil zaman: 00:28 0 yorum  

Filtreler

Çekeceğimiz fotoğraflarda belli bir etkiyi, efekti vermek,renklerdeki sapmayı gidermek için yardımcı araç olarak filtreleri kullanırız. Filtreler, genel anlamda düşünürsek süzme işlevini yapan elemanlardır. Fotoğrafta da aynı işleyişle çalışırlar.

Filtreler, kendi rengindeki ışıkları geçirir, diğer renklerin ışıklarını geçirmez. Böylelikle ışığını geçirmediği rengin bulunduğu alan filmi pozlamaz ya da diğer renklerin bulunduğu alanlara göre poz değeri düşer ve film yüzeyinde açık tonlarda, baskıda ise koyu tonlarda kalır. Bu da bize istediğimiz kontrastlığı yada düzeltmeyi sağlar.

İlk fotoğrafçıların ellerindeki film malzemesi tam anlamıyla renk körüydü. Çünkü bu filmler sadece maviyi görebilen ve bunun dışında hiçbir rengi algılamayan filmlerdi. Bu yüzden mavi dışında renklerin bulunduğu objelerin çekimi sırasında mavi çok parlak çıkar, diğer renkler ise film tarafından algılanma derecelerine göre farklı koyu tonlarda görülürdü.

İlk fotoğrafçılar bu olayı bildikleri için, çekecekleri konuya mavi filtre ile bakarlar ve böylece renklerinden etkilenmemeye çalışırlardı. Renk körü film bu yüzden mavi ve sarıyı göze göründüklerinin tam tersi bir parlaklık oranı içinde verirdi. Çünkü göz sarı rengi maviden daha parlak olarak algılar. Mavi ye duyarlı filmde çekim yapıldığını düşünürsek, mavi gök pozitif kart üzerinde beyaz çıkacağı için üzerindeki beyaz bulutların ayrılmadığı, yeşil bitki örtüsünün koyu tonlu, detaysız, sarı çiçeklerin tamamı ile siyah çıktığı görülürdü.

Ortokromatik film: İsmi ile tam uyum sağlamasa dahi, ileriye doğru çok büyük bir adımı oluşturuyordu. 1870 ’lerde bilim adamları yeşil ve sarıya da duyarlı emülsiyonu üretmeyi başardılar. Bu başarıdan o kadar etkilendiler ki, olayı gereğinden fazla şişiren bir yaklaşımla filme ortokromatik film adını verdiler. Bu ürünün eksik taraflarının ortaya çıkmasından çok sonrada bu isim korundu. Ortokromatik film en çok maviyi görür, bundan biraz az olmak üzere yeşil ve sarıyı da görür ama kırmızıyı göremez.

Pankromatik film : Ortokromatik filmin bu yetersizliği dolayısıyla yeni bir emülsiyon arayışına girilmiştir. Doğru pankromatik film renklere duyarlılığı bakımından bugün de kullanılan filmdir ve bütün renkler için düzeltilmiştir. Ancak mavinin hala biraz daha baskın olduğu görülür.
Filtrelerin kullanımı ile ton röprodüksiyonunun iyileştirilmesi için uygun filtreler kullanılır.

Bir pankromatik film renk yorumlama hassasiyeti açısından bir teste tabi tutulsa, bütün renkleri görmesine rağmen ton röprodüksiyonunda yine de bazı hataların olduğu görülecektir. Bu farklılıkların giderilmesi amacıyla bir filtre cam ya da jelatin gibi renkli bir malzemeden oluşan sistemler kullanılır. Camın veya jelatinin renklendirilme miktarı kullanım amacına göre değişir.

Bir ışık filtresi çalışma bakımından, sıvı filtresine benzetilebilir. Sıvı filtresi nasıl solüsyonun içindeki katı maddeleri sıvıdan ayırıyorsa, ışık filtresi de ışığın içindeki belli renk ışınlarını ortamdan ayırır. Hangi renk filtresinin hangi renkleri geçirip hangilerini tuttuğu, aşağıdaki tablodan görülebilir.

Filtre Geçirdiği renk Tuttuğu renk
Sarı Sarı Mavi
Yeşil Yeşil Magenta
Magenta Magenta Yeşil
Kırmızı Kırmızı Cyan
Mavi Mavi Sarı
Cyan Cyan Kırmızı

Özetlemek gerekirse, bir filtre kendi rengindeki ışığı geçirir, tamamlayıcı rengini tutar.

Filtrenin gücü: Bu bilgilerden sonra varılan sonuç şudur; bir rengin sb film tarafından yorumlanması sırasında hata miktarı arttıkça, kullanılması gereken filtrenin yoğunluğu da artar. Göz önüne alınması gereken önemli bir nokta da kullanılan filtre yoğunluğunun artmasıyla doğru orantılı olarak, poz süresinin de artacağıdır. Çünkü her bir filtre filmin süresine düşüp onu pozlandıracak ışıkların bir bölümünü tutarak filmi etkilemelerini engeller.

Fotografçılıkta kullanılan filtreler, düzeltme filtreleri (Correction Filters), Kontrast filtreleri (Contrast Filters) ve Özel Etki Filtreleri olmak üzere üç gurupta toplanabilir.

Gönderen Arman Memil zaman: 00:26 0 yorum  

Makro Fotoğraf çekerken

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Konu ne olursa olsun maksimum alan derinliğine ihtiyacımız olduğunu düşünecek olursak ( çok güçlü makro çekimlerinde yarım cm ile netlik gider gelir.) büyük F değeri kullanmak zorunluluğu bir gerçektir. Aynı zaman da maksimum metre ile çekime özen gösterildiğinde alan derinliği sorunumuz ortadan kalkar. Mümkün olduğunca bir ayak ile çekim yaparak titreme ihtimalini de ortadan kaldırırız. Siz siz olun makro çekerken mümkün ise tepe flashı kullanmayın hatta hiç flash kullanmayın. Flash yerine güçlü bir fener aynı işi görecektir. Hem de patlama yapmadan daha doğal bir ışık olacaktır. Gereken düzeltmeler de fener ile daha kolay yapılır.

Slr makineler için bir ufak ip ucu vereyim. Kullandığınız objektifi çıkarıp ters olarak makinenin üstüne eliniz ile tutturursanız mükemmele yakın bir makro objektifine sahip olursunuz. Deneyin enteresan sonuçlar alacaksınız. Bu arada unutulmaması gereken bir konu var. Objektiflerin bir kısmı ters takılı iken diyafram ve netlik yapamaya bilir. Bu durum da netlik sorununu yaklaşıp uzaklaşarak, diyafram sorununu ise objektifinizin minimum diyafram değerini göz önüne alıp uygun enstantane değeri ile çözeceksiniz.

Gönderen Arman Memil zaman: 14:53 0 yorum  

Alan Derinliğinin Uzatılması

Seçilen herhangi bir diyafram açıklığı için alan derinliği ölçüsünün en büyüklenebilmesi arttırılmış netleme ölçüsü ile mümkündür. Bunu yapabilmek için netleme halkası üzerinde bulunan ? işareti, alan derinliği halkası üzerinde seçilen diyafram açıklığı değeri ile kesiştirilir. Bu yolla alan derinliği, seçilen diyafram açıklığı için maximum halini alır. Sonsuzdaki konular kabul edilebilir netlik bölgesinin en uzak noktasında olacaktır. En yakındaki net bölge ise netleme yapılan konu ile film düzlemi arasındaki uzaklığın ortalarından başlayacaktır. Bu yöntem ile en fazla alan derinliği elde edildiğinden genellikle manzara fotoğraflarında kullanılır.

Kullanacağımız diyafram açıklığı değerini belirleyip, ayarladıktan sonra, ? 'a netlik yapılır(net alan derinliği 5 metre ile ? arasındadır) ve alan derinliği halkası üzerinden seçtiğimiz diyafram açıklığı değeri ile kesiştirilerek netlik bölgesinin başlangıç değeri bulunur. Herhangi bir diyafram açıklığında sonsuza netlik yapıldığında,alan derinliğinin başlangıç uzaklığına hiperfokal (hyperfocal) uzaklık denir. Bulunan bu değere,(5 metreye) sağdaki şekilde olduğu gibi netlik yapıldığında, net alan derinliği 1.7 ile ? arasında olacaktır. Böylece alan derinliğimiz o diyafram açıklığı değeri için en büyük halini almıştır.

kaynak: http://www.tunckutlu.com

Gönderen Arman Memil zaman: 14:48 0 yorum  

Alan Derinliğini Etkileyen Faktörler

* Diyafram çapı küçüldükçe, alan derinliği azalır.

* Kullanılan objektiflere göre alan derinliği değişir; geniş açılı(odak uzunluğu kısa) objektiflerde alan derinliği fazla iken, dar açılı(odak uzunluğu uzun) objektiflerde alan derinliği kısadır.

* Film düzlemi ile netlik yapılan konu arasındaki mesafe azaldıkça, alan derinliği azalır. Aynı şekilde film düzlemi ile netlik yapılan konu arasındaki mesafe arttıkça, alan derinliği artar. Bunun sebebi netlik ayarının kısa mesafelerde çok hassas iken, uzun mesafelerde hassaslığını yitirmesinden kaynaklanır.

http://www.tunckutlu.com

Gönderen Arman Memil zaman: 14:46 2 yorum  

Doğru Pozlama

Fotoğraf makinelerinde, objektiften film üzerine düşürülecek ışık miktarının belirlenmesine yarayan kısma diyafram denir. Diyafram yapısı itibarı ile insan gözü ile aynı fonksiyona sahiptir. İnsan gözündeki iris, yarıçapını büyüterek veya küçülterek retinaya gidecek olan ışık miktarını ayarlar. Aşağıdaki şekilden anlayacağınız üzere diyafram da aynı mantıkla çalışır.


Işık miktarına göre ayarlanacak diyafram için diyafram açıklığı değerleri kullanılır ve "f" ile gösterilir."f" in tanımı aşağıdaki gibidir;

f = Odak Uzunluğu / Diyafram Çapı(D) = Diyafram Açıklığı

Her objektifin kendine göre bir diyafram açıklığı aralığı vardır. Bu diyafram açıklığı değerleri standartlara göre belirlenmiş olup aşağıdaki gibidir:

f 1.4, f 1.8, f 2 ,f 2.8, f 4, f 5.6, f 8, f 11, f 16, f 22, f 32

Yukarıdaki diyafram açıklıkları değerlerinde;her değer kendinden sonrakinin iki katı, kendinden öncekinin yarısı kadar ışık geçirir. Genel olarak bu şekilde olan diyafram açıklıkları, teknolojinin gelişmesi ile şu anda yukarıdaki değerlerin ara değerleri de kullanılmaktadır.

F = 50 mm'lik bir objektifte, bu değerlerin en küçüğü olan f = 1.4 ve en büyüğü olan f = 32 diyafram açıklıklarını örnek olarak alırsak;

f = 1.4 diyafram açıklığı için,diyafram çapı hesaplanırsa; 35.714 mm bulunur.

f = 32 diyafram açıklığı için,diyafram çapı hesaplanırsa; 1.5625 mm bulunur.

Sizinde gördüğünüz gibi en küçük diyafram açıklığı değeri olan f = 1.4 , en fazla ışık geçirecek olan diyafram açıklığı değeridir. En büyük diyafram açıklığı değeri olan

f = 32 , en az ışık geçirecek olan diyafram açıklığı değeridir. Burada bir ters orantı söz konusudur;diyafram açıklığı değerleri sayısal olarak azaldıkça, ışık geçirgenlikleri artacaktır.

http://www.tunckutlu.com

Gönderen Arman Memil zaman: 14:41 0 yorum  

HyperFocal Uzaklık

Diyaframı kısmakla, hyperfocal uzaklığa odaklama yapabiliriz, bu da bize NAD'ni maximize etme imkanı verir. Eğer odaklama sonsuzluğa yapılmışsa, NAD derinliği önde biryerlerde başlar ve sonsuzluğa gider. Hyperfocal uzaklıktaki bir nesneye odaklanmak, bize ilgili değerlerle elde edebileceğimiz en geniş NAD'ni verir. Hyperfocal sadece diyafram değerine bağlıdır. Bu değerin hesaplanmasını ileride gösterilecektir.

kaynak: http://www.deklansor.com

Gönderen Arman Memil zaman: 14:34 0 yorum  

Net alan derinliği

Örneğin, objektif aşağıdaki şekilde gösterilen sarı noktaya odaklanmış olsun. Bu nesne, resim üzerinde sarı bir nokta oluşturur. Bu sarı nesne keskin hatlarla gözükecektir. Şimdi sarı nesnenin arkasında yeşil bir nesne olduğunu farz edelim. Bu cisim odak noktasında olmadığından keskin (net) bir görüntü oluşturamayacak. Yeşil nesnenin film üzerinde nereye düştüğü şekilde gösterilmiştir. İzdüşümün olduğu noktaya Bulanıklık Dairesi denir. Nesne ile lens arasındaki mesafe arttıkça, bulanıklık dairesi de büyür. Yeşil nesne için anlattıklarımız kahverengi nesne içinde geçerli olacaktır. Bulanıklık dairesini küçültebilirsek daha net resimler elde ederiz.



Bu işlem aslında oldukça basittir. Bulanıklık dairesi lensten geçen ışınlarla oluşur, bulanıklık dairesinin büyüklüğü lensten giren ışık miktarıyla orantılıdır. Lensten az ışık geçerse bulanıklık dairesi küçülür (yani NAD artar), çok ışık geçerse bulanıklık dairesi büyür (yani NAD azalır). Bu işi yapan araçsa diyaframdır. Küçük diyafram değeri (büyük diyafram aralığı) bulanıklık dairesini büyültür, büyük diyafram değeri (küçük diyafram aralığı) bulanıklık dairesini küçültür, yani NAD artar, çünkü lensimizden daha az ışık girmektedir. Böylece daha net (keskin) resimler elde edilir.

kaynak: http://www.deklansor.com

Gönderen Arman Memil zaman: 14:31 0 yorum  

Işık Kullanımı

Işığı iyi kullanın Işık, fotoğrafçının en önemli malzemesidir.

Fotoğraf makinenizi tanıdığınız kadar, ışığın nasıl davrandığını da iyi bilmeniz gerekir. Işığın rengi ve aydınlatma biçimi önemlidir.
Piyasada satılan filmlerin büyük bölümü gün ışığında kullanıldıklarında doğru renkler verecek biçimde üretilmişlerdir. Ancak gün ışığının rengi hep aynı değildir. Sabah çok erken saatlerde ve gün batımı yaklaştığında, Işık, fotoğrafçının en önemli malzemesidir. Fotoğraf makinenizi tanıdığınız kadar, ışığın nasıl davrandığını da iyi bilmeniz gerekir. Işığın rengi ve aydınlatma biçimigünışığı renk değiştirir. Film ışıktaki renk değişimlerine karşı gözlerimizden çok daha fazla duyarlıdır. Bu nedenle, sabah çok erken saatlerde çekilen fotoğraflar mavi-mor, gün batımı yaklaştığında çekilen fotoğraflar daha kırmızı tonlarda çıkar.

Aynı şekilde, ampul ışığı ile aydınlanmış mekanlar bize normal görünse de, böyle yerde flaşsız çekilen fotoğraflar turuncu çıkar! Bu ille de bir hata demek değildir. Işıktan dolayı fotoğrafta belli bir rengin hakim olması, fotoğraflara özel bir duygu da katabilir. Işığın konuya hiç bir engelle karşılaşmadan, doğrudan ulaşması (örneğin bulutsuz bir gökyüzünde parlayan güneş ya da flaş ışığı), çok sert gölgeler oluşturur. Konu üzerinde ışığı alan ve almayan bölümler arasında çok büyük bir ton farkı olur. Buna yüksek kontrast adı verilir. Işık kontrastının yüksek olması fotoğraflarda genellikle çok dramatik bir sonuç verir.

Dramatik etkiyi arttırmak için gün ışığının geliş yönü ile dik açı oluşturarak fotoğraflar çekebiliriz. Böylece konunun bir yanı aydınlık, diğer yanı gölge olacaktır. Dramatik etkiyi azaltmak için ise, güneşi arkanıza alarak konunun aydınlıkcephesini görüntüleyebilir, ayrıca fotoğraf makinanızda varsa, dolgu flaşı özelliğini kullanabilirsiniz. Dolgu flaşı, gün ışığında bulunmanıza karşın flaşın çakması ve sert gölgeleri yumuşatmasıdır.

http://www.netfotograf.com/

Gönderen Arman Memil zaman: 14:23 0 yorum  

Fotoğraf ve Abstraksiyon

Prof. Dr. Simber Ata

Resimsi (pictorialist) vizyondan, saf fotoğraf anlayışına, modern fotoğraf estetiğinin evrimini temsil eden The Linked Ring (1892-1909) ve Photo Secession (1902-1917) gruplarının temsilcilerinden başlayarak, avangarddan postmodernizme, straight fotoğrafçılar, vortisistler, fütüristler, dadaistler, neue sachlichkeit'çılar, konstrüktivistler, sürrealistler, bauhaus'çular, f/64 fotoğrafçıları, sübjektif fotoğrafçılar, informel fotoğrafçılar, Şikago ekolü fotoğrafçıları, Düsseldorf ekolü fotoğrafçıları, Harold Edgerton, Minor White, Ernst Haas, Ralph E.Meatyard, Joan Fontcuberta, Wolfang Tillmans...gibi mitolojik figürler, "abstraksiyon" kavramını tartışmışlar, araştırmışlar ve bu niteliğe sahip fotoğraflar gerçekleştirmişlerdir.

Buna göre, fotoğraf bağlamında abstraksiyon:
- Modernist bir vizyondur.
- Avant-Garde bir yaratıcılık performansıdır.
- Estetik bir stratejidir.
- Analitik bir prosestir.
- Bir individualizm iddiasıdır.
- Bir metafizik tartışmasıdır.
- Sanat ile felsefenin ezoterik birliğidir.
- Bir metafordur.
- Bir illüzyondur.
- Görsel sanatların, müzik ve şiire öykünmesidir.
- Sanatçının icat ettiği bir kavram labirentidir.
- Tutkulu bir seyin davetidir.
- Postmodernist bir kültür bileşenidir.

Fotoğrafçılar, genel olarak figüratif ya da non-figüratif abstraksiyonlarını:
- "Işık" fenomenine bilimsel bir tarzdan yaklaşarak ve ışığın mevcudiyetini konu alarak,
- Fotoğraf makinasının optik, mekanik ve elektronik yapısını deneysel bir bilinç düzeyinde araştırarak ve hatta değiştirerek (obtüratör hızlarının konunun hızı ile uyumsuz kullanımı gibi),
- Fotoğraf kimyasını aynı deneysel espriyle yeni yaratıcılık olanakları için ele alarak,
- Algı varyasyonları yaratan optik araçlar icat ederek (Vortograf gibi),
- Algının sınırlarını genişleten optik olanaklardan (teleskop, mikroskop gibi) yararlanarak,
- "Her teknoloji kendine özgü bir estetik yaratır" şeklinde, fotoğraf teknolojisini yüceltmek ama aynı zamanda da söz konusu teknoloji ile ilgili ilk prensipleri "yeni yorumlar" adına daima gündemde tutarak (el imalatı basit camera obscuraların kullanımı gibi),
- Fotoğraf çekerken ya da karanlık oda tekniklerini uygularken rastlantı olgusunu bazen varoluşsal bir belirsizlik ve otomatizm efekti gibi yorumlayarak,
- Işığın etkilerini empresyonist bir özen ile değerlendirerek,
- Işığın etkilerini bir aşkınlık durumuna dönüştürerek,
- Bilimsel karaktere sahip hareket analizlerine sanatsal karakter vererek,
- "Fotoğrafta kompozisyon" konusunu, klasiğe oranla, alternatif kişisel estetik öneri sorunu haline getirerek,
- Realiteye ilişkin fotoğrafik saptamayı radikal bir estetik transformasyon olarak algılayarak,
- Konu alınan realiteyi, formalist bağlamda bir arzu nesnesi gibi analiz ederek,
- Realitenin röprodüksiyonu fotoğrafın bu niteliğini, bir metafizik bağlamı gibi kavramsallaştırarak gerçekleştirmektedirler. Sonuçta, konuyu daha net tanımlayabilmek için, yukarıda sözü edilen bazı grup, ekol ve temsilcilerin seçilen eserlerinin çözümlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda ilk örneğimiz Alvin Langdon Coburn olacaktır.

Gönderen Arman Memil zaman: 14:19 0 yorum  

Netleme Noktaları

Fotoğraf makinasının netleme yapmak için cisimlerdeki kontrasta baktığını söyledik, peki makina bu kontrast karşılaştırmasını nasıl yapıyor? Bu sorunun yanıtı, vizörden baktığımızda gördüğümüz "netleme noktaları"dır. Fotoğraf makinamızın vizöründen baktığımızda bir ya da daha fazla netleme noktası görürüz. Bu netleme noktalarının her birinde ortam ışığını alan minik sensörler bulunur. Bu sensörler objektifin içindeki mercekler netleme için hareket ettikçe değişen kontrastı algılar ve bir önceki durumlar karşılaştırması için işlemciye gönderir. Netlemeyle ilgili işlemci de bu sonuçlara bakarak objektifin netleme motoruna gereken komutları vererek merceklerini olması gereken duruma getirmeye çalışır. Makinalarda genellikle deklanşöre yarım basıldığında makina netleme yapar ve netliği sağladıktan objektifteki mercekleri o pozisyonda tutar. Eğer makina "sürekli netleme" yöntemini kullanmıyorsa (yazının ilerleyen paragraflarına bakınız) o zaman bir kere netlik sağlandıktan sonra elinizi deklanşörden çekmeden merceklerin pozisyonu değişmeyeceği için makinanızı nereye çevirirseniz çevirin ilk netlediğiniz mesafe ne kadarsa hep o mesafedeki cisimler net olacaktır.


Eğer yukarıdaki şekli dikkatli incelerseniz, vizörden bakıldığında kare ya da dikdörtgen görünen netlik noktalarının aslında yatay ya da dikey (veya da artı şeklinde) ince çizgiler halinde olduğunu görürsünüz. Bu durum netlik noktalarını seçerken dikkatli olmamızı gerektirir. Örnek vermek gerekirse, eğer yukarıdaki şekilde netleme noktalarından en soldakini seçer ve o nokta ile Şekil 1 deki sahneyi netlemeye çalışırsanız makina bu sahneyi netleyemeyecektir. Çünkü o sahnede kontrast farkı yatay doğrultudadır. Halbuki netleme noktası üzerindeki sensör diktir ve yatay kontrastı algılayamaz. Bu nedenle ışık iyi de olsa, kontrast farkı çok da olsa makina netlemeyi başaramayacaktır. Bu yüzden bu tip sahnelerde ya en alttaki ya da en üstteki noktaları veya artı şeklinde olan ve bu yüzden her doğrultudaki kontrast farklarını algılayabilecek olan merkez netlik noktasını kullanmak uygun olacaktır. Bazı fotoğraf makinalarında, bu netlik noktalarının hepsi aynı hassasiyette değildir. Yani merkez netlik noktası ile loş ortamlarda netlemeyi başarırken yanlardaki netleme noktalarıyla aynı koşullarda netleme yapamayabilirsiniz.
Geçmişten gelen bir alışkanlıkla genellikle pek çoğumuz merkez netleme noktası dışında başka noktaları kullanmayız. Eğer çekmek istediğimiz konu fotoğrafın merkezinde değil de farklı bir yerdeyse o zaman eski bir tekniğe başvururuz: Makina tekli netleme modundayken (bkz. aşağıdaki "Netleme Yöntemleri") netlemek istediğimiz nesneyi merkeze alıp deklanşöre yarım basar ve netliği sağlarız ve parmağımız hala deklanşöre yarım basılıyken kadrajımızı yapar fotoğrafı çekeriz. Tekli netleme yönteminde deklanşöre yarım basılıyken netleme kilitleneceği için siz kadrajı ayarladığınızda netlik hala sizin yaptığınız mesafede kalır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, "netliğin kilitlenmesi" durumu, biz makinanın pozisyonunu değiştirdiğimizde "bizim istediğimiz nesne üzerinde" kilitli kalması anlamına gelmediğidir. Eğer kadrajı ayarlarken makinanın pozisyonu değişirse netlik hep aynı mesafede kalacağı için artık başka bir noktada olabilir. Daha abartı bir örnek vermek gerekirse siz 3 m uzaktaki bir cisme netliği kilitleyip bir adım geriye atarsanız netlik bizim hayal ettiğimiz gibi hala netlemek istediğimiz noktada kalmayacak onun yerine o noktanın bir adım gerisine kayacaktır. İşte bu yüzden

• Netlediğiniz nesne size çok yakınsa
• Çok yüksek odak uzaklıklarında (>200mm) çekim yapıyorsanız
• Çok açık diyafram kullanıyorsanız (f2.8, f2., f1.8 vs)

net alan derinliğinin çok dar olma ihtimali olduğu için bu yöntem netliğin sizin netlemek istediğiniz noktadan farklı bir noktaya kaymasına neden olabilir. Ya da örneğin sahne performanslarında olduğu gibi, hareket eden konuların çekiminde "netliği kilitle, kadrajı değiştir" işlemi sırasında konu hafifçe yer değiştirebilir ve netlik istenen yerde olmayabilir. Bu gibi durumlarda farklı netleme noktalarını kullanmak yapılacak en akıllıca iştir. Bu yüzden netleme noktası değiştirme düğmeleri makinalarımızda kolaylıkla ulaşılabilecek yerlerde olurlar.

Çoklu netleme noktası kullanımı fotoğraf makinalarında tecrübe gerektiren bir durumdur. Genellikle makinalar ilk elinize aldığınızda "netleme noktasını otomatik seç" modunda bulunurlar. Bu durum başlangıçta güzel bir seçenek gibi gelse bile makinanın netleme noktalarını neye göre seçtiğini tam olarak bilemediğimiz için her zaman istediğimiz sonuçları vermeyebilirler. Bu nedenle eğer hareketli bir cismi takip etmiyorsanız "otomatik netleme noktası seçme" yöntemini kullanmanız tavsiye edilmez. Ancak eğer yönünü tahmin edemediğiniz bir şekilde hereket eden bir cismin (mesela bir kuş) fotoğrafını çekiyorsanız "sürekli netleme" modunda bütün netleme noktalarını aktif hale getirmek iyi bir fikir olabilir. Bu şekilde takip ettiğiniz cisim bir netleme noktasından kaçsa bile öteki noktalardan bir ya da bir kaçına yakalandığında netlik yine sağlanacaktır.
kaynak: fotografya.gen.tr

Gönderen Arman Memil zaman: 14:12 0 yorum  

Faz Karşılaştırma Yöntemi

Modern dijital SLR makinalarında kullanılan bu yöntemde netlik manuel makinalardaki "bölünmüş prizma" (split prism) yöntemiyle netlemeye benzer. Bölünmüş prizma yönteminde görüntünün bir bölümü vizörün ortasındaki prizmanın üzerine düşer. Netlik yoksa görüntü bu prizma üzerinde bölünmüş görünür. Bölünmüş görüntü netlik halkasıyla oynandıkça birbirine yaklaşır ve iki bölünmüş görüntü üstüste geldiğinde netlik sağlanmış olur.


Faz karşılaştırması yöntemiyle otomatik netleme de benzer bir yöntemle çalışır. Elle netlemedeki prizma yerine Netlik için kullanılan sensör üzerine görüntü yanyana iki kere düşer. Netleme işlemi sırasında bu iki görüntü arasındaki uzaklık ölçülür. Görüntüler arasındaki uzaklığın tam netlik anında ne olacağı o makina için bilinen sabit bir değerdir. Eğer iki görüntü arasındaki uzaklık bu sabit değerden azsa makina netlenmek istenen cismin önüne netlenmiş olduğunu ve netliği daha uzağa yapmak gerektiğine karar verir. Benzer şekilde, eğer iki görüntü arasındaki uzaklık bu sabit değerden fazlaysa makina netlenmek istenen cismin arkasına netlenmiş olduğunu ve netliği daha yakına yapması gerektiğine karar verir.

Faz karşılaştırması yöntemiyle otomatik netleme

Bu yöntemin en büyük avantajı, makinayi netlemek istediğiniz cisme doğrulttuğunuz ilk anda netleme sensörü üzerine düşen görüntülerin arasındaki uzaklığa bakarak netliğin önde mi yoksa arkada mı olduğunu anlamasıdır. Bu nedenle doğru netliğin sağlanması için netleme halkasını hangi yöne doğru çevirmesi gerektiğini bilir ve netlik çok hızlı bir şekilde sağlanır. Kontrast karşılaştırma yönteminde ise objektifin önce rastgele bir yöne doğru hareket etmesi gerekir. Bu da netlemenin gecikmesine yol açar.

Yukarda bahsi geçen bütün netlik yöntemleri için kontrast, kontrast için de ışık gerekli olduğu için, objektiften içeri ne kadar ışık girerse fotoğraf makinası o kadar iyi netleme yapar. Bu yüzden de f2.8 bir objektif f5.6 bir objektiften daha karanlıkta ve daha hızlı netleme yapabilir.

kaynak : fotografya.gen.tr

Gönderen Arman Memil zaman: 14:04 0 yorum  

Kontrast Karşılaştırması Yöntemi

Bu netleme yöntemi hemen hemen tüm kompakt ve objektifi değişmeyen fotoğraf makinasında kullanılan netleme yöntemidir. Bu yöntemde netlik, fotoğraf makinası için kontrastın en fazla olduğu durumdur. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, vizörden baktığımızda Şekil 1.deki sahneyi gördüğümüzü farzedelim (mesela siyah ve beyaz'a boyanmış bir duvar olabilir)
Fotoğraf makinası için siz makinayı doğrulttuğunuz ilk anda bu sahnenin net olup olmadığını anlama şansı yoktur. Bunu anlayabilmesi için karşılaştırma yapması gerekir. Bu yüzden objektifin merceklerinin pozisyonunu biraz değiştirir (aynı elle netlemede sizin objektifin netleme halkasını döndürdüğünüzde olduğu gibi). Bu durumda olacak olan, bu sahnedeki renk geçişlerindeki kontrastın azalmasıdır. Makina üzerinde otomatik netlemenin sağlanması için minik ince uzun sensörler bulunur, bunlar kontrast bilgisini işlemciye iletirler.

"Kontrast azalması" makinaya objektifin netlik halkasının yanlış yöne hareket ettiğini anlatır. Bunun üzerine makina bu sefer halkayı diğer tarafa doğru hareket ettirir (yani mercekleri diğer tarafa doğru oynatır). Her seferinde kontrast bir öncekiyle karşılaştırılır. Bir yönde kontrast sürekli artıyorsa ancak birden azalmaya başladıysa makina o noktanın o sahnenin en net noktası olduğuna karar verir ve netlik sağlanır. Netleme optik kurallar dahilinde gerçekleştiği için aslında objektif için durum "4.25m ye odakla" şeklinde basit bir durumdur.

Kontrast Karşılaştırması yöntemiyle Netlik Mekanizması

Netlik yapmak için kontrast değerlerinin karşılaştırılması gerekli olduğundan, kontrast barındırmayan (tek renk boyalı duvarlar) ya da çok düşük kontrastlı (çok az ışıklı ortamlar) sahnelerde fotoğraf makinaları netlik yapamazlar.
( Fotografya'dan alıntı)

Gönderen Arman Memil zaman: 13:59 0 yorum  

Alan Derinliği

3 Adımda Alan Derinliği (DOF) Depth of field

Alan Derinliği, Keskin ve net bölgenin odak noktasına göre fotoğraflanan bölgenin ne kadarının net olarak görüleceği şeklinde açıklanabilir.
3 temel öge ile alan derinliği üzerinde başarılı olabilirsiniz. Bu sizleri fotoğraf konusunda ileriye taşıyacaktır.

1.Lens uzunluğu (Odak Mesafesi)
Kısa lens(geniş açı)=daha uzun alan derinliği
Uzun lens(zoom)=daha kısa alan derinliği

2.Açılış (F Stop)
Geniş açılış(düşük F-STOP)=daha kısa alan derinliği
Dar açılış(yüksek F-STOP)=daha uzun alan derinliği

3.Cisme olan mesafe (lensin cisme olan mesafesi)
Kısa mesafe=daha kısa alan derinliği
Uzun mesafe=daha uzun alan derinliği

Görüş Alanı ( Field of View )

Görüş alanı belirli bir lens tarafından oluşturulan resim boyutu (en ve boy), kamera görüntüleyici boyutu ve nesneye olan mesafenin bileşimidir. Eğer görüş alanı uygun değilse görüş alanını artırmak veya azaltmak için mm açısından farklı lensler kullanılmalıdır.

Kamera lensleri genellikle iki kısma ayrılır: sabit odaklı lensler ve değişken odaklı lensler (ya da zoom lensler). Sabit odaklı bir lens sabit odak mesafesine sahiptir,değişken odaklı lens ise odak mesafesini değiştirebilir. Odak mesafesi merceğin optik merkezinden merceğin arkasında bulunan bir odak noktasına olan uzaklıktır. Bu uzaklık lensin üzerinde mm cinsinden yazılıdır ve mercek tarafından oluşturulan görüş alanını ifade eder.


Bu 3 Öğe
1- Çekmek istediğiniz objeye olan uzaklık (Odakladığınız nokta)
2- Kullanılacak Odak açıklığı (diyafram açıklığı. f4, f5.6, f8, f11 vs.)
3- Objektifin konuya uzaklığı . Ör. 20,24,28,35mm geniş açı, 40-60mm Normal, 60mm ve üstü telefoto olarak ifade edilir.

Obje ile olan uzaklığınız ayarlanması işin kolay kısmıdır, Örnekğin çekmek istediğiniz obje ile aranızda 10metre mesafe varda alan derinliği açısından 35mm gibi bir mercekle işiniz sonderece kolaydır. fakat obje ile aranızda 100m mesafe varsa alan derinliğinin çekimi için fotoğrafçıya geniş bir aralık kalacaktır. işte bu noktada fotoğrafçı özgürçe istediği alanda çalışır.

Alan derinliği Fotoğraflarda kendinizi ifade edebilmeniz için çok iyi bir fırsat sayılır.
Soldaki ve Sağdaki iki fotoğraf başlangıçta birbirine benzer gibi görünürse de dikkatli bakınca birinci fotoğrafta yakında ve uzaktaki objelerde netliğin bozuk olduğunu farkedeceksiniz. Birinci fotoğrafta sadece aradaki beyaz objenin görüntüsü nettir. Birinci fotoğrafta olduğu gibi bir fotoğraf üzerinde net olarak bu görünen aralık alan derinliğidir. Burada birinci fotoğrafta alan derinliğini böyle daraltabilmek için diafram açıklığı f2, ikinci fotoğrafta ise her noktanın net olabilmesi için diafram açıklığı f8 yapılmıştır.



Alan Derinliği Hesaplama Formülü :



f : lensin odak mesafesi
D: cismin ile lens arasındaki mesafe
V: cismin dikey boyutu
H: cismin yatay boyutu
v : merceğin dikey boyutu (aşağıdaki tabloda bakın)
h : merceğin yatay boyutu (aşağıdaki tabloda bakın)


Format

1 inch

2/3 inch

1/2 inch

1/3 inch

v

9.6mm

6.6mm

4.8mm

3.6mm

h

12.8mm

8.8mm

6.4mm

4.8mm

Gönderen Arman Memil zaman: 05:42 0 yorum